Emevi ve Abbasi dönemlerinden sonra özellikle Selçuklular ve Gazneliler zamanında Hindistan’da İslam yayıldı.
Modi’nin geleneksel seçim stratejisi: Hindu milliyetçiliği
Hindistan’da gerçekleştirilecek seçimlerde Başbakan Modi, kampanyasını milliyetçilik üzerine kuruyor. Ülkede son yıllarda Müslümanlara yönelik ırkçı eylemlerin ve ayrımcılığın arkasında da Modi’nin partisi yer alıyor.
Modi’nin geleneksel seçim stratejisi: Hindu milliyetçiliği
ABD, Bangladeş, Tayvan, Pakistan, Endonezya, Rusya ve Güney Kore’deki seçimler bu yılın önemli gündem başlıkları arasında yer alacak.
Hindistan’da da Nisan 2024’te düzenlenecek genel seçimlerde iktidardaki Hindu milliyetçisi Başbakan Narendra Modi ve ittifakına karşı merkez sağ ve soldan 26 partiden oluşan “Hindistan İttifakı” yarışacak.
Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Partisi-BJP) ve Narendra Modi seçim kampanyasını Hindu milliyetçiliği ve sosyal yardımlar üzerine kuruyor. Ancak Müslümanlara yönelik artan saldırılar, Modi’nin seçim kampanyası ve muhtemel yeni dönemi konusunda endişeleri artırıyor.
Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan, en büyük 5 ekonomi içerisinde yer alıyor. Ancak kişi başına düşen gelir açısından dünyanın en fakir ülkeleri arasında… Hindistan’ın nominal Gari Safi Milli Hasılası’nın (GSYİH) 3,7 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor; bu da kişi başına düşen gelirin yaklaşık 2 bin 600 dolar olduğu anlamına geliyor.
Modi ve BJP’nin en büyük meydan okumanın 2024’teki ulusal seçimler olduğu göz önüne aldığında, Yoksullara Gıda Tahılı Programı olarak bilinen gıda yardımı programının devam ettiğinin duyurulması, güçlü bir adım olarak değerlendiriliyor.
Modi, Chhattisgarh eyaletindeki bölgesel seçim mitinginde yaptığı konuşmada, “BJP hükümetinin önümüzdeki beş yıl boyunca 800 milyon yoksul insana bedava gıda tahılı sağlama planını genişletmesine karar verdi. Bu siyasi bir söz değil, Modi’nin garantisidir” ifadelerini kullandı.
En savunmasız gruplara ayda 5 kg tahılın ücretsiz olarak dağıtıldığı gıda yardımı programı, Covid-19 salgını sırasında başlatılmış ve kısa aşamalarla uzatılmıştı.
Uzmanlara göre, yardım programının beş yıl uzatılması kesinlikle birçok Hinti, BJP’nin zaferinin daha fazla sosyal refah önlemlerine olanak tanıyacağı umuduyla Modi’ye oy vermeye teşvik edecek.
Modi ve BJP’nin yürüteceği kampanyanın diğer ayağı ise Hindu milliyetçiliği… Zira, Modi 2014’te ilk defa seçim kazandığında da, 2019’da yeniden seçildiğinde de milliyetçilik propagandasının ana sütununu oluşturmuştu.
Milliyetçi kampanya
Ayodhya şehrindeki Ram tapınağı projesinin yaklaşan genel seçimlerde BJP’ye verilen desteği artıracağı kesin. Bir zamanlar Babri Camii’nin bulunduğu alandaki tapınakta yapılan inşaat çalışmaları, Hindistan Yüksek Mahkemesi’nin 2019 yılında alanı Hindulara verme kararı vermesinden bu yana hızla ilerledi.
Babür Devleti’nin kurucusu Babür Şah’ın hayatta olduğu dönemde komutanlarından Mir Baki tarafından 1528’de inşa edildi.
Yüzlerce yıllık Babri Camii, Bharatiya Janata Partisi (BJP), Hindu milliyetçisi çeşitli grupların çatı örgütü Ulusal Gönüllüler Organizasyonu (RSS) ve Dünya Hindu Konseyi (VHP) gibi milliyetçi parti ve örgütlerce düzenlenen miting sırasında yaklaşık 150 bin kişiden oluşan grubun saldırısıyla 1992’de yıkıldı. Caminin yıkılma haberi, ülke çapında ayaklanmaların yaşanmasına yol açtı.
Hindistan’ın bölünmesinden sonra yaşanan en büyük toplumsal şiddet olayına dönüşen ayaklanmalarda çoğunluğu Müslüman 2 bine yakın kişi ölmüş, 5 binin üzerinde kişi de yaralanmıştı. Olaylar, Pakistan ve Bangladeş’e de sıçradı.
Hindular ile Müslümanlar arasında on yıllarca problemli şekilde kalan Babri Camii meselesi, Hindistan Yüksek Mahkemesinin 9 Kasım 2019’da cami arazisinin Hindulara verilmesine ilişkin kararıyla yeni bir noktaya taşındı.
Babri Camisi arazisinin Tanrı Rama’nın doğduğu yer olduğu ve ibadethanenin tapınak üzerine inşa edildiğine ilişkin iddia, Müslümanlar ile Hindular arasında uzun yıllar tartışma konusu oldu ve çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı.
Hindistan Başbakanı Modi ise Babri Camii konusunda Hindu milliyetçilerinin bayraktarlığını yapıyor. Öyle ki, Yüksek Mahkemenin kararın ardından Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 5 Şubat 2020’de tapınağı inşa etmek üzere “Şri Ram Janmabhoomi Teerth Kşitra Vakfı”nın kurulduğunu açıkladı.
İşte ülke seçimlere giderken Modi, önümüzdeki günlerde Ayodhya’daki büyük tapınak törenine katılacak. Bu etkinliğin parlamento seçimleri öncesinde medyada önemli ölçüde yer alması bekleniyor. Hindistan Başbakanı, hem Hint kitleler hem de diaspora topluluklarındaki Hindular arasında Hindu kimliğini güçlendirmesi beklenen bir sahnede ilahları Rama’nın heykelini taşıyacak.
Binlerce rahip, iş adamı ve politikacının Ayodhya’da bir araya gelmesi bekleniyor. Hindistan medyası, 22 Ocak’ta yapılması planlanan ana etkinliğe bazı yabancı liderlerin de davet edileceğini iddia ediyor.
Uttar Pradeş: BJP’nin yükseldiği eyalet
Parlamentodaki 543 sandalyenin 80’i Uttar Pradeş eyaletinden çıkıyor. Hindistan’ı yönetmeyi uman her parti için oldukça önemli. 240 milyonluk nüfusun yaklaşık yüzde 20’sini Müslümanlar oluşturuyor.
Tapınak meselesi üzerindeki toplumsal kutuplaşma ve şiddet, BJP’nin ülke çapında sadece iki sandalye kazandığı 1984 genel seçimlerinden bu yana siyasi yükselişine yardımcı oldu.
Öte yandan Babri Camii’in yıkılmasından aldıkları güç, BJP ve destekçileri için diğer iki tarihi camiyi de (Varanasi’deki Gyanvapi Camii ve Mathura’daki Shahi Eidgah Camii) hedef yapıyor.
1862 cami hedefte
Hindistan’da Babri Camii konusunda atılan adımlar ülkede artan milliyetçilere büyük bir cesaret veriyor. Örneğin Milliyetçi Hindu bir örgüt olan Janajagruti Samit, ülke genelinde eski Hindu tapınaklarının yerine inşa edilmiş çok sayıda caminin bulunduğu bir listeyi yayımladı ve bu camilerin yıkılması gerektiğini savunuyor.
Söz konusu listede Hindistan’ın 11 vilayetinde “yasa dışı” olarak işaretlenmiş 1862 cami bulunuyor.
Radikal Hindu çetelerin söz konusu camilerin yıkılmasına yönelik çağrıları artıyor.
Müslümanlar eğitim ve iş hayatında ayrımcılığa uğruyor
Hindistan’ın 1947’de ikiye bölünmesi sonrasında ülkedeki Müslümanların büyük bir kısmı Pakistan’a göç etmek yerine Hindistan’da yaşamaya devam etti.
Hindu milliyetçiliğinin yükseldiği 80’li yıllarda, Müslümanlar ile Hindular arasında kimlik temelli çatışmaların sayısı ve olaylarda yaşanan şiddetin boyutu arttı.
Aralık 1992’de Babri Camisi ve 2002’deki Gucerat olaylarında çoğunluğu Müslüman binlerce kişi hayatını kaybetti.
Hindistan’da uzun yıllardır süregelen Müslüman düşmanlığı, son yıllarda sistematik bir hale geldi. Ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman’ın özgürlüklerini kısıtlamak, ibadet yerlerini yıkmak isteyen onlarca ırkçı dernek ve vakıf kuruldu.
Hatta ideolojisini Hindu milliyetçiliği üzerine oturtan Hindistan Halk Partisi (BJP), 90’lı yıllardan itibaren gücünü pekiştirdi ve 98 seçimlerinde INC’den daha fazla sandalye elde etti.
BJP, 2014’teki seçimlerde Narendra Modi liderliğinde tek başına iktidara geldi ve geçen mayıs ayındaki genel seçimlerde vekil sayısını daha da artırdı. 2014’te seçilen Başbakan Modi ve partisi BJP de Müslümanlara ve kutsallarına yönelik saldırılara göz yumması ile ön plana çıktı.
Şimdi gelin, son yıllarda ülkedeki ayrımcılığa yakından bakalım.
Önümüzdeki aylarda yapılması planlanan seçimlerden sonra Müslümanlara yönelik ırkçı eylemlerin ve ayrımcılığın artması bekleniyor.
Birleşmiş Milletlerde (BM) danışma statüsüne sahip Chicago merkezli sivil toplum kuruluşu Justice For All (Herkes İçin Adalet) Başkanı Abdul Malik Mujahid, Hindistan’da yaşananları şu sözlerle anlatmaya başlıyor;
“Müslüman iş adamları boykot ediliyor ve Müslüman zenginlere karşı kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Birçok Müslüman kasap, Hindulara rüşvet vermediği için işsiz kaldı çünkü rüşvet vermeyince sığırlarına el konuldu”
Müjahid, eğitimlerini yüksek puanla tamamlayan Müslümanların iş bulamadıklarını ve zorunlu eğitim gerektirmeyen işlerde istihdam edildiklerini söyledi.
Mujahid, Hindistan’ın Delhi şehrinde bisikletli çekçekle taşıma yapan Müslüman gençle yaptığı konuşmadan bahsederek, şunları anlattı:
“Müslüman gence neden başka işler yapmadığını sordum. Kendisi ve tüm kardeşlerinin yüksek lisansı tamamladığını fakat kimsenin onlara iş vermediğini, mecburen eğitim gerektirmeyen bu tür işlerde çalıştıklarını söyledi. Müslümanların eğitim seviyesiyle Hinduların eğitim seviyesi arasında yaklaşık yüzde 15 fark var. Müslümanlar eğitim ve iş hayatında ayrımcılığa uğruyor ve Hinduların gerisinde bırakılıyor. Ülkede Müslümanlara yönelik ayrımcılık, Müslümanların hayatını her geçen gün daha da zorlaştırıyor.”
“Sığır eti tüketen Müslümanlara karşı Hindu çocuklarda büyük ön yargı oluşturuluyor”
Hindistan’da birçok Müslüman’ın kuzeyde bulunan bölgelerde yaşadığını ve Urduca konuştuğunu kaydeden Mujahid, Müslüman çocukların Hintçe ve İngilizce öğrenmek için birden fazla okula gittiğini ve bu durumun eğitimde isteksizliğe sebep olduğunu ifade etti.
Mujahid, Hindistan’da bir öğretmenin, geçen yıl ağustosta, sınıf arkadaşlarının önüne çıkardığı 7 yaşındaki Müslüman çocuğu dininden dolayı aşağıladığı ve diğer öğrencilerden sırayla tokat atmalarını istediği görüntülere atıfta bulunarak, öğretmenin çocuğa, Müslüman yerine aşağılama olarak kabul edilen “Mohammedan” ifadesiyle seslendiğini ve Müslüman annelere hakaret ettiğini aktardı.
Hindistan’ın bazı eyaletlerinde başörtülü Müslüman kızların eğitim almasının yasaklandığına dikkati çeken Mujahid, “Başörtülü kızlar okula gidemiyor, Yaklaşık 100 bin Müslüman kız birkaç yıl boyunca bu nedenle okuyamadı. Hindistan anayasası din özgürlüğü olduğunu iddia ediyor fakat kanunlar başörtüsünü İslam’ın bir parçası olarak görmüyor. İslam, Hindular tarafından değil inanan Müslümanlar tarafından tanımlanmalı” görüşünü paylaştı.
Mujahid, yalnızca eğitim alanında değil müfredatta da Müslümanların ayrımcılığa uğradığının altını çizerek, şöyle devam etti:
“Müslüman mirası ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bu yıl tanıtılan yeni müfredatta, Tac Mahal’in bir Müslüman tarafından inşa edildiğini bulamazsınız. Ortaokul ders kitaplarında ‘sığır eti yiyenler yalancıdır, hilekardır ve insanlara kötü davranır’ şeklinde metinler yer alıyor. Vejetaryen olmayanlar, dünyadaki tüm kötü niteliklere sahip kişiler gibi gösteriliyor. Sığır eti tüketen Müslümanlara karşı Hindu çocuklarda büyük ön yargı oluşturuluyor.”
“Müslüman iş adamlarına ve helal ürünlere karşı boykot uygulanıyor”
Hindistan hükümetinin ülkede en büyük işveren olduğunu aktaran Mujahid, “Müslümanlar, Hindistan nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor ancak sadece yüzde biri iş hayatında yer alıyor. Hindistan’ın en yüksek kastı olan Brahmanların ise Hindistan’daki oranı sadece yüzde 3,5, iş hayatındaki oranları ise yüzde 61” diye konuştu.
Mujahid, çoğu küçük esnaf olan Müslümanlara karşı ayrım uygulandığına işaret ederek, Gurugram şehrinde iş bulamayan Müslümanların sokak satıcısı olarak çalıştıklarını ifade etti. Mujahid, bölgede hiçbir işe kabul edilmemeleri nedeniyle tüm sokak satıcılarının yüzde 45’inin Müslüman olduğunu söyledi.
Tarımsal amaçlar dışında inek taşınmasının yasaklanmasının, et ve deri sektörünün ölmesine ve Müslümanların işsiz kalmasına yol açtığına vurgulayan Mujahid, Hindistan’da sadece bir eyalette 50 bin kasap dükkanının kapatıldığını dile getirdi.
Mujahid, ülkede Hindular tarafından helal kesimin “hayvan işkencesi” olarak gösterildiğine, inek tüketimine karşı yasak ve sığır taşınmalarına yönelik linç girişimleri olduğuna değinerek, “Müslümanlara ait iş yerlerine karşı büyük bir saldırı var. Müslüman iş adamları boykot ediliyor ve Müslüman zenginlere karşı kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Birçok Müslüman kasap, Hindulara rüşvet vermediği için işsiz kaldı çünkü rüşvet vermeyince sığırlarına el konuldu” dedi.
Radikal Hindu grupların helal sertifikalı ürünlere boykot çağrısı yaptığını, helal sertifikalı ürün satışının “İslami ekonomik genişleme” olarak gösterildiğini belirten Mujahid, bu şekilde elde edilen gelirle, İslami teröre destek olunacağı görüşüyle Hindistan halkında korku oluşturulduğunu kaydetti.