Hindistan'ın bağımsızlığının 75'inci yıldönümünde, onlarca yıllık kurumsal suistimalden sonra, Yeni Delhi'deki demokrasi,
Asya’dan yükselen çığlık: Çin, Hindistan ve Myanmar’da Müslümanlar baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalıyor
Avrupa’da aşırı sağcı ideoloji ve Zenofobi ile beslenen İslamofobi saldırılarla karşı karşıya kalan Müslümanlar Asya’da da etnik ayrımcılık, asimilasyon ve baskı uygulamalarına maruz kalıyor. Hindistan, Myanmar ve Çin’de Müslümanlar son yıllarda yoğunlaşan Müslüman karşıtlığı ile mücadele ediyor. Myanmar’da Myanmar ordusu ve Budistlerin, Hindistan’da Modi yönetimi ve Hindu milliyetçilerinin, Çin’de ise Komünist Parti’nin Müslümanlara karşı uyguladığı sistematik zulüm dünyada tepki görüyor.
Asya’nın farklı bölgelerinde Müslümanların hayatı giderek zorlaşıyor
2015 yılında Arakanlı Müslümanların gördüğü baskı ve zulmün benzerini bugün, Çin’de Uygur Türkleri, Hindistan’da da Müslüman Hintler görüyor… Avrupa’da İslamofobi saldırılara maruz kalan Müslümanlar Asya’da da etnik asimilasyon politikalarının kurbanı oluyor. Hindistan’da artan Hindu milliyetçiliği, Çin’de Komünist Parti politikaları, Myanmar’da ise Budistlerin saldırıları burada yaşayan Müslümanların hayatını derinden etkiliyor.
Hindistan’da Hindu milliyetçiliği arttı
Modi’nin yönetimi altında, Hindistan’da Müslüman karşıtı anlayış açıkça daha yaygın ve halka açık bir hale geldi. Müslümanlara yönelik nefret suçu saldırıları son yıllarda arttı. Hindu dindarlığı ve milliyetçiliği, popüler kültürün ve politikanın merkezi haline geldi.
Yasa değişikliğini savunan Hindistan’ın ünlü aktörlerinden ve parlamento üyesi Ravi Kishan, “Müslüman ülkeler var, Yahudi ülkeler var, herkesin kendi kimliği var. Ve biz bir milyarın üzerindeyiz değil mi? Biz kesinlikle bir kimliğe sahip olmalıyız. Hindistan, her zaman Hindu ülkesi olmuştur. Müslümanlar aynı zamanda Hindular” ifadelerini kullanarak ülke politikasını özetlemişti.
Hindistan’da, federal meclisin alt kanadından geçen tartışmalı vatandaşlık yasa tasarısı, çevre ülkelerden gelen 6 farklı dini gruba vatandaşlık yolunu açarken, aynı pozisyondaki Müslüman göçmenleri dışarıda bırakıyor.
Başbakan Modi ve liderliğini yaptığı Hindistan Halk Partisi (BJP), ilk olarak Assam’da çoğunluğu Müslüman 1,9 milyon kişinin Ulusal Vatandaş Sicili (NRC) listesi dışında bırakılmasına yönelik girişimde bulundu.
Daha sonra hükümet, 5 Ağustos’ta Jammu Keşmir eyaletinin özel statülü yapısını ortadan kaldırdı ve eyaleti iki birlik toprağına böldü. On yıllardır Hindu ve Müslümanlar arasında tartışmalara yol açan Babri Camisi arazisi de 9 Kasım’da Hindular lehine karara bağlandı.
Müslümanları tedirgin eden bu adımlara ek olarak, Hint hükümeti, Yeni Vatandaşlık Değişikliği Yasası ile özellikle Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’dan gelen Hindu, Hristiyan, Budist, Jain, Parsi ve Hristiyanları korumaya çalıştığını belirtiyor. Fakat yasanın, ailelerinin nesiller boyunca Hindistan’da yaşadığına dair kanıt üretemeyen Müslümanların hapis veya sınır dışı edilmesini kolaylaştıracağı belirtiliyor.
1 milyon Uygur Türkü toplama kampında
Gerçek rakamların çok daha fazla olduğu bilinmekle birlikte insan hakları örgütlerinin açıklamalarına göre Çin’de 1 milyon Uygur Türkü toplama kamplarında tutuluyor.
Bir süre önce Çin Komünist Partisi’nden sızdırılan ve partinin Müslüman Uygur Türklerine yönelik olarak uygulanacak politikalarla ilgili direktiflerin sıralandığı belgeleri yayımlanmış burada da Çin’in Müslümanlara karşı uyguladığı baskı politikalarının kaynağı açıkça görülmüştü.
Belgelerde Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in Komünist Parti üyelerine, “Sincan’da terörle ve bölücülükle mücadelede kesinlikle merhamet göstermeyin” dediği öğrenilmişti. Çin’de Uygur Türklerine karşı yapılan zulüm dünyaya “terörle mücadele” şeklinde yansıtılıyor.
Arakanlı Müslümanlara etnik temizlik
Arakan’da 2012’de Budistler ile Müslümanlar arasında çatışmalar çıkmış, olaylarda çoğu Müslüman binlerce kişi katledilmiş, yüzlerce ev ve iş yeri ateşe verilmişti.
Arakan’daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017’de düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, kitlesel şiddet eylemleri başlatmıştı.
BM’ye göre, Ağustos 2017’den sonra Arakan’daki baskı ve zulümden kaçıp Bangladeş’e sığınanların sayısı 900 bine ulaştı.
Uluslararası insan hakları kuruluşları, yayımladıkları uydu görüntüleriyle yüzlerce köyün yok edildiğini kanıtladı.
Bangladeş, ülkedeki Arakanlı mültecilerin yurtlarına dönüşü için Myanmar ile vardığı anlaşmayı uygulamaktan vazgeçerken, uluslararası medya ve yardım kuruluşlarının Arakan bölgesine girişini ciddi oranda kısıtlayan Myanmar hükümeti ise Arakanlı Müslümanların dönüşlerine ilişkin verdiği sözleri yerine getirmedi.
BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti “etnik temizlik” ya da “soykırım” olarak adlandırıyor.
Zeynep Gül Yeni Şafak
23/12/2019 Pazartesi