Hindistan'ın bağımsızlığının 75'inci yıldönümünde, onlarca yıllık kurumsal suistimalden sonra, Yeni Delhi'deki demokrasi,
Hindistan’da Yükselen Hindu Faşizmi Müslümanları Tehdit Ediyor!
Hindistan’da Yükselen Hindu Faşizmi Müslümanları Tehdit Ediyor!
Ocak 2011A+A-Crescent / Aralık 2010
Fahad Ansari
Çev: Murat Yürükoğulları
Terörizm ve fanatizm dendiğinde İslam ve Müslümanların akla geldiği, Mumbai saldırılarının görüntülerinin zihinlerde tazeliğini koruduğu bu zamanda Hindistan’ın Hindu nüfusunun 200 milyonluk Müslüman azınlığa onlarca yıldır uyguladığı baskılar unutulmuş görünüyor. 6 Aralık tarihi Ayodhya’daki Babri Mescidi’nin Hindu fanatikler tarafından yıkılışının 18. yıldönümüdür. Bharatiya Janata Partisi bu saldırıdan önce 3 yıl boyunca Müslümanlara karşı nefret dolu bir kampanya yürütmüştü. İktidardaki Kongre Partisi bu kampanyayı görmezden gelmiş hatta hoşgörüyle bakmıştı. 16. yüzyıldan kalma mescidin yıkılışının ardından Müslümanlara karşı planlı katliamlar gerçekleştirilmiş ve sadece Bombay’da 2000’den fazla Müslüman katledilmişti. Müslümanların evleri, işyerleri ve ekonomik alt yapıları zarar görmüştü.
Sadece on yıl sonra Gujarat’ta binlerce Müslüman planlı saldırılar sonucunda katliama maruz kalmıştı. Bu saldırılar devlet yetkilileri ve polis tarafından desteklenmişti. Katliamlar esnasında binlerce kız ve kadın linç çeteleri tarafından yakılarak öldürülmüş, öldürülmeden önce de tecavüze uğramıştı. Son yıllarda mescitlere karşı birçok bombalı saldırı gerçekleştirildi. 2007 yılının Mayıs ayında Haydarabat’taki 17. yüzyıldan kalma Mekke Mescidi’ne Cuma namazı esnasında bombalı saldırıda bulunuldu. Saldırıdan kaçan Müslümanların üzerine ise polis tarafından ateş açıldı. Saldırganların Hindu aşırı gruplar olmasından şüphelenildi. Hindistan’ın, Çin ile birlikte dünyanın yeni süper güçlerinden biri haline gelmekte olduğunun tartışıldığı bugünlerde İslam karşıtı nefret politikalarına daha yakından bakmak gerekmekte. Üstelik bu nefret hızla Hindistan toplumunu tanımlayıcı karakterlerden biri olmakta.
Günümüzün aşırı grupları topluca Sang Parivar olarak bilinmekte ve Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS)’lardan oluşmakta. RSS ise Ulusal Gönüllüler Birliği anlamına gelmektedir. Bu birliğin bileşenleri şunlardan oluşmakta: BJP (birliğin siyasi cephesi), Vishwa Hindu Parishad (VHP, birliğin eylemci cephesi), Bajrag Dal (birliğin yardımcı militan kanadı), Shiv Sena (faşist cephe), Amerika VHP’si (birliğin denizaşırı ordusu), Hindu Öğrenciler Konseyi (VHP’nin Amerika’daki öğrenci kanadı).
Modern zamanlardaki Hindu milliyetçiliğinin yani Hindutva’nın kökleri Ulusal Gönüllüler Birliği’nin 1925 yılında Keshav Baliram Hedgewar tarafından kurulmasına değin uzanır. Bu hareket orijinal olarak Gandici pasifizme tepki olarak kurulan bir hareketti. Birlik, üyelerini Britanya sömürge yönetimine ve Müslüman ayrılıkçılara karşı eğitti ve silahlandırdı. Birliğin faşist kökleri üniformalarında ve kitlesel gösterilerde kendini gösterir. Onların öykündükleri parti İtalyan Faşist Partisiydi. II. Dünya Savaşı esnasında dahi Adolf Hitler’e olan hayranlıklarını açıkça belirtiyorlardı. O zamanki lider Madhavrao Golwalkar 1939 yılında şunları yazmıştı: “Almanya, ırkının ve kültürünün saflığını korumak için ülkenin semitik ırkını, Yahudilerini yok ederek dünyayı şok etti. Irk gururu en yüksek orada ortaya konuldu. Almanya farklılıkların nasıl asimile edilip bir bütün haline dönüştürülebileceğini en iyi şekilde gösterdi. Bu bizim öğreneceğimiz ve bundan fayda sağlayacağımız bir ders niteliğinde.”
RSS üyeleri 1951 yılında kendi siyasi partileri Jana Sangh’ı kurdular. Parti sonraları birçok kere bölündü ve BJP, 1980 Nisanında Atal Behari Vajpayee önderliğinde kuruldu. Parti ilk başlarda Gandi sosyalizminin daha toleranslı bir işleyişini ortaya koydu. Fakat bu form siyasi başarıyı getirmedi ve parti 1984 parlamento seçimlerinde sadece 2 sandalye kazanabildi. Bu felaket sonuçtan sonra parti başkanlığına VaJpayee’nin yerine L. K. Advani getirildi. Advani Hindistan’daki azınlık gruplarına, özellikle Müslümanlara karşı sözlü saldırılarda bulunarak Hindu aşırılarını bir araya toplamaya başladı. Advani’nin liderliğindeki BJP, azınlıklara yönelik uygulamaları yalakalık olarak niteledi ve Jammu ve Keşmir’de Müslüman çoğunluğa verilen özel statünün kaldırılmasının savunuculuğunu yaptı. Aynı zamanda diğer RSS yanlılarıyla ve özellikle Vishwa Hindu Parishad (Dünya Hindu Konseyi) ile yakın iş birlikleri geliştirdi.
1980’ler boyunca BJP ve VHP halk coşkusunu ve dinî sembolizmi ustalıkla kullanarak dinamik siyasi bir güç kombinasyonu oluşturdular. BJP ve VHP, alt kast mensupları arasından İslam’ı seçmiş olanları yeniden Hinduizm’e döndürmek için kampanyalar düzenlediler ve bununla ulusal bir meşruiyet yakaladılar. BJP-VHP Babri Mescidi’ni yıkmakla tehdit ettiler ve ajitatif söylemlerle mescit alanı üzerinde hak iddia ettiler. Köylülere kendi topraklarından tuğlalar yaptırdılar ve bu tuğlaları kutsama törenleri yapmaları için onları teşvik ettiler. Ayrıca bu tuğlaları Ayodhya‘daki Ramjanmabhumi tapınağının inşasında kullanılması için gönderdiler. BJP 1991 seçimlerinde sandalye sayısını 85’ten 119’a çıkardı. Partinin oy oranı da %11,4’ten %21’e çıkmıştı.
BJP ve yandaşları Ayodhya’daki bir tapınağı Babri Mescidi’yle değiştirme amacıyla yapılan harekete destek sağlamak için Kuzey Hindistan’ın birçok yerinde Hindu ve Müslümanlar arasında karışıklık ve isyan çıkardılar. Ortaya çıkan şiddet Kongre Partisinin pasifliğinden kaynaklanmaktaydı. Ulusal hükümet Ayodhya’daki mescidin yıkılmasını engellemek için hiçbir tedbir almamıştı.
Aynı şekilde isyan çıkan birçok yerde yerel yönetimler yaşananlara karşı ya hareketsiz ya da umursamaz kaldılar. İsyanlardan sonra suçlu yetkililer nadiren bedel ödediler. Onların çok azı görevden atıldı ya da cezalandırıldı. Delhi’deki merkezî hükümet sorumluluk almaktan kaçındı ve olaylara olan ilgisizliği onun zayıflığını gösterdi.
BJP birbiriyle rekabet etmeyen kastlardaki, sınıflardaki ve cinsiyetlerdeki çeşitli insanları harekete geçirebilmişti. Bunu da Babri Mescidi’ni Hindu incinmesinin sembolü olarak göstermiş ve onların duygularına oynamıştı. Mescit devlete olan kızgınlığın ifade edilmesinde ve kendilerini siyasi sistemin kurbanı olarak görenlerin harekete geçirilmesinde bir araç rolü görmüştü. RSS ve VHP farklı Hindu sosyal grupların kendilerini ifade etmelerini cesaretlendiren bir çerçeve oluşturmuştu. BJP birçok Hindu kadına siyasi arenada aktif olma olanağı sağlamıştı. Bu kadınların birçoğunun ailesi şimdiye değin onların siyaset yapmalarına izin vermemişti. Ayrıca üst kastta yer alan BJP destekçileri açısından Hindu milliyetçiliği, geri kastların artan siyasi gücüne karşı bir reddiyeyi ortaya koymuştu
Birçok gözlemci BJP’nin Hindutva’ya olan etkisinin kısa ömürlü olacağını düşündü. BJP bağımsızlıktan bu yana Hint siyasi hayatına hâkim olan merkeziyetçilik, sosyalizm ve sekülerizm ilkelerini ihlal etmişti. Fakat BJP 1996 parlamento seçimlerinde en büyük parti oldu. Hatta 1947’den beri kısa dönemler hariç (1970’lerin sonu, 1980’lerin başı) Hindistan’ı yöneten Kongre Partisine üstünlük sağladı. Ona oy verenler taban olarak genişlemesine rağmen BJP, kendisini Hint milliyetçisi parti olarak tanımlamaya devam etti. 1998 yılında parlamento seçimleri yapıldığında BJP ve diğer muhalefet partileri parlamentoda çoğunluğu ele geçirdiler ve hükümeti kurdular.
28 Şubat 2002 ve 2 Mart 2002 tarihleri arasında devlet ve polis tarafından desteklenen Hindu çeteler Gujarat’ta ölüm saldırıları düzenlediler. Arkalarında binlerce ölü Müslüman ve 150.000 evsiz ve yerinden edilmiş insan bıraktılar. Gujarat’taki BJP hükümeti ortaya çıkan şiddeti Godhra’daki bir olaya ani gösterilen reaksiyon olarak niteledi. Sözü edilen olay Godhra’da 58 Hindu fanatiğin bir yangın sonucu ölümüydü. Yangından Müslüman bir çete sorumlu tutulmuştu. Üç yıl süren hükümet soruşturması da bir hükümet müfettişinin olaydan iki ay sonra yaptığı soruşturmayla aynı sonuçlara ulaştı; yangın trenin içinde başlamıştı. Üstelik İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ve çeşitli Hint insan hakları örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin ve Hindistan basınının ulaştığı sonuç şu olmuştu: Müslümanlara karşı yapılan saldırılar devlet tarafından planlanmıştı ve yoğun bir polis katılımı eşliğinde ve BJP hükümetinin yetkililerinin yakın işbirliği ile gerçekleşmişti. Bu hükümet yetkilileri arasında Gujarat’ın Başbakanı Narenda Modi de vardı.
VHP’nin lideri katliamı şu şekilde tanımlamıştı: “Ülkenin her yerinde tekrarlanabilecek başarılı bir deneyim oldu.” Modi, bir yıl sonra yapılan seçimlerde İslam karşıtı propagandanın dalgasıyla yeniden seçildi.
BJP son zamanlarda yeni liderlerini seçerken onların İslam ve Müslümanlara olan nefretlerini göz önüne alıyor. Yeni başkan Nitin Gadkari Müslümanlara ilişmez gözükse de o RSS tarafından desteklendi ve RSS’nin politikası değişecek gibi gözükmüyor. Partinin yeni ulusal sekreteri Varun Gandhi Müslümanlara açıkça sövüp sayan ve onların kafasını kesmekle tehdit edici kışkırtıcı ifadelerinden dolayı hapis cezası almış bir kişidir.
BJP 2004 yılından bu yana iktidarda olmamasına rağmen Müslümanlar için tehdit edici husus iktidardaki Kongre Partisi dâhil bütün partilerin seçimde oy kazanmak için İslamofobya kartını kullanmalarıdır. Mani Shankar Aiya son seçimlerden önce şu tespitte bulunmuştu: “BJP’nin seçim zaferini engellemek diğerlerinin orijinalin soluk kopyası olmasına yol açacaktır.” Hindistanlı meşhur tarihçi Prof. Bipan Chandra bu konuyu daha tafsilatlı şekilde gündeme getirdi ve şunları söyledi: “İmtiyazlar komünalizmi geriletmiyor, onlar komünal ideolojinin popülerleşmesini ve yaygınlaşmasını sağlıyor. İmtiyazlar komünalizmi kabul edilebilir hale getiriyor.” Örneğin ABD, Gujarat katliamındaki rolü nedeniyle 2005 yılında Modi’ye vize vermediğinde Kongre Partisi Modi’yi desteklemişti. Prof. Kamal Mitra Chenoy, Modi’ye verilen desteğin gerçek nedenini “Sangh tugayının ABD’nin hareketinden dolayı büyük siyasi fayda sağlamasını engellemekti.” şeklinde açıklıyor.
Hindistan’daki Müslümanlar korku ve endişe içinde yaşamaya devam ediyorlar. Hindutva canlı ve rağbet görür durumda. Birçok ülkenin Müslümanların soykırıma uğramasını görmezden gelmesini görmek sürpriz olmamalı. Üstüne üstlük maddi menfaatler söz konusu olduğunda Müslümanlar kolaylıkla feda edilirler.
İslam Dünyası Haksöz Dergisi Sayı: 238 – Ocak 2011
Kaynak: Hindistan’da Yükselen Hindu Faşizmi Müslümanları Tehdit Ediyor! – Fahad Ansari