Hindistan'ın bağımsızlığının 75'inci yıldönümünde, onlarca yıllık kurumsal suistimalden sonra, Yeni Delhi'deki demokrasi,
Hindu milliyetçiliği ve Hindistan’ın millet olma sorunu
Hindu milliyetçiliği ve Hindistan’ın millet olma sorunu
Yunus Emre Çelebi / Yazar
1.09.2019
Dilleri, dinleri ve çok kültürlü yapısıyla “uzaktan” bildiğimiz Hindistan’da, yüzyıllar boyunca korunan bir arada yaşama tecrübesi, Hindutva ve Modi hükümetinin Hindu milliyetçisi politikaları altında hızla terkediliyor.
Kraliçe I. Elizabeth’in, “Doğu Hint Adalarıyla Ticaret Yapan Londra Tüccarlar Kumpanyası”na, Doğu Hindistan Adaları’na sefere çıkmak üzere 1600 senesinden itibaren geçerli on beş yıllık bir tekel hakkı tanıması sonucu meşhur Doğu Hindistan Kumpanyasının kurulması Hindistan tarihinde yeni bir dönemin başlamasına yol açtı. İki buçuk asır boyunca ayakta kalan Kumpanya, bir şirket olmanın ötesinde yarı-egemen ayrıcalıklara sahip bir otoriteydi. “Tanrı’nın, Hindistan’ı ve halkını, Hıristiyan dininin nimetlerinden faydalandırmak adına İngilizlere verdiği” yönünde düşüncelere kapılan Britanya’nın, gerek 1857 Sipahi ayaklanmasına kadar kumpanya aracılığıyla dolaylı, gerekse bu tarihten sonra doğrudan Hindistan topluluklarının diline, dinine, kültürüne yönelik oluşturduğu tehdit ve müdahaleleri, ülkedeki ulusal bilincin oluşmasında uygun zemini hazırladı.
İngilizlerin sosyal, siyasal ve toplumsal alana müdahalelerinin yanı sıra dinde reform hareketlerinin öncüsü kabul edilen Ram Mohan Roy’un 1828’de kurduğu Brahmo Samaj ve Svami Dayananda Sarasvati’nin 1875’te kurduğu Arya Samaj gibi örgütler de Hindu milliyetçiliğinin gelişmesinde önemli rol oynadı.
Hinduizm’de reform yapma gereği hisseden Roy ve Sarasvati gibi isimler, dinlerini modernleştirme ve “batıl” inançlardan ayıklama yoluna gittiler.
Bu kapsamda puta tapma, çok tanrıcılık, kast sistemi, kadınların hindu toplumundaki sosyal konumu, sati geleneği, dul kadınların yeniden evlenememesi gibi konularda Hinduizm’i reforme etmeye çalıştılar.
Bu adımlar atılırken bir taraftan da özellikle “öteki” olarak nitelendirilen Müslüman ve Hıristiyanlara karşı Hindular bir arada tutulmaya çalışıldı.
Özellikle İslam’ın ve Hıristiyanlığın alt kıtadaki yayılmasına karşı, Hinduizm’in üstünlüğünü iddia eden Arya Samaj’ın radikal dini söylem ve eylemleri (İnek koruma hareketi gibi) ileride militan bir milliyetçilik anlayışına sahip Rashtriya Swayamsevak Sangh (Ulusal Gönüllü Organizasyonu – RSS) gibi yapılanmaların ideolojik alt yapısını oluşturdu.
1875’te kurulan Arja Samaj’dan 1925’te kurulan RRS’e kadar geçen dönemde, Hint Ulusal Kongresi’nin 1885’te, Müslüman Birliği’nin 1906’da kurulması, İngiltere’nin cemaate dayalı seçmen uygulaması, Bal Gangadhar Tilak ve Vinayak Damodar Savarkar gibi milliyetçi liderlerin söylem ve eylemleri ve iki cemaat arasındaki artan çatışmalar ülkedeki “kimliğe” dayalı siyasetin oluşmasında etkili oldu.
Hindutva’nın ortaya çıkışı
Vinayak Damodar Savarkar’ın 1923’te kaleme aldığı Essentials of Hindutva/Hindutva’nın Temelleri adlı kitabı Hindu milliyetçiliğinin temel metinlerinden biri haline dönüştü.
Yazıları ateşli Hindu milliyetçileri tarafından kaynak olarak kabul edilen Savarkar’a göre, Hindistan ulusu özünde bir Hindu ulusudur.
Bir Hindu ise, Hindistan topraklarını hem anavatanı hem de kutsal topraklar olarak gören kişidir.
Kutsal topraklarının Ortadoğu’da olması nedeniyle Hıristiyan ve Müslümanların Hindistan’a olan sevgileri bölünmüştür. Ve onlar gerçek Hindistanlı değildirler.
Savarkar’ın “Hindutva” isimlendirmesi, Hindu milliyetçiliğinin ve Hindu milliyetçisi örgütlerin temel kavramı ve esin kaynağı haline geldi.
RSS’in kurulması
Savarkar’ın eserini kaleme almasının akabinde, Keshav Baliram Hedgewar tarafından 1925 yılında kurulan RSS, etnik Hindu milliyetçiliğinin gelişmesinde kritik bir rol oynadı.
Hedgewar’ın ardından örgütün başına gelen ve 1940’tan 1973’e kadar liderliğini yürüten M.S Golwalkar zamanında RSS, ülkedeki en güçlü dini ve politik örgütlerden birine dönüştü.
Müslüman karşıtı bir söyleme sahip olan Golwalkar, Düşünceler Demeti adlı kitabının ikinci bölümünün “ulus ve problemleri” başlığı altında, Müslümanları, Hıristiyanları ve Komünistleri Hindistan’ın en büyük “iç tehdidi” olarak gösterdi.
1948 yılında Hindistan halkınca ulusun babası olarak nitelendirilen Mahatma Gandhi’nin Nathuram Godse adlı RSS gönüllüsü bir Hindu tarafından suikast sonucu öldürülmesi, örgütün ülkede bir süre yasaklanmasına yol açtı. Godse, Gandhi’yi, Müslümanlara boyun eğmek ve Pakistan’ın kurulmasına izin vermekle suçluyordu.
1975’te ve 1992’deki Babri Cami olaylarında tekrar yasaklanan örgüt, Hindistan’ın çok dilli, dinli ve kültürlü yapısına karşı ülkedeki Hinduların Hindistan’da önceliğe sahip olması gerektiğini savunmakta.
(1992’de RSS ve BJP öncülüğündeki radikal Hindu milliyetçileri Kral Rama’nın tapınağın üzerine inşa edildiğini iddia ettikleri Babri Cami’sini yıkmış ve ülke genelinde çıkan olaylarda 2 binin üzerinde kişi hayatını kaybetmişti.)
Modi ve RSS
Politik değil fakat kültürel bir hareket olduğunu ifade eden RSS, kurduğu paramiliter eğitim kamplarında gönüllülerine zihinsel ve fiziksel eğitim vermektedir. 50 binin üzerinde Shakha/Şube’si bulunan RSS’in 6 ila 10 milyon arasında üyesi olduğu tahmin edilirken, politik ana yüzü olarak görülen Hindistan Halk Partisi (BJP) iktidarında örgüt, bugünlerde en güçlü dönemini yaşıyor.
Gujarat eyaletinde 1950’de dünyaya gelen Modi, çocuk yaşta tanıştığı RSS’in, şubelerinde düzenlediği eğitimlere katıldı ve 1971’de 21 yaşındayken örgüte üye oldu. Modi, 1987’de şu an lideri olduğu BJP’nin saflarına katıldı ve 1995’de partinin ulusal sekreteri oldu.
2001’de Gujarat eyaleti Başbakanı olan Modi, 2002 tarihinde yaşanan ve çoğu Müslüman 2 binden fazla kişinin ölümüne neden olan Gujarat olaylarını yatıştırmamakla suçlandı.
Eyaletin üç dönem başbakanlığını yapan Modi, 2014’te ve 2019’da BJP’nin lideri olarak girdiği genel seçimlerde ülkenin başbakanı seçildi.
Böylelikle, 1980’de RSS üyelerince kurulan Hindu milliyetçisi BJP, inişli çıkışlı politik serüvenini 2014 ve 2019 yıllarında Narendra Modi liderliğinde tek başına iktidara gelerek taçlandırdı.
Bugün Hindistan’ın asıl sahipleri olduklarını iddia eden Hindu milliyetçileri, ülkeyi, Hindu rashtra (Hindu ulusu) haline getirmek isterken, dini ve kültürel azınlıklar bu ulus içerisinde öteki ve yabancı olarak anılıyor. Müslüman karşıtlığı üzerinden kendisini tanımlayan Hindu milliyetçiliği ve milliyetçileri, militan bir anlayışla, Hindistan’ı Müslümanlar için yaşanılabilir olmaktan uzaklaştırıyor.
Milliyetçi Hindular, Müslümanların hüküm sürdükleri zamanı işgal dönemi olarak nitelendirirken, BJP, Müslüman şehir isimlerini sanskritçe asıllarına göre değiştiriyor.
Hindu tapınağı baş rahibi olduğunu belirten ve radikal söylem ve eylemleriyle dikkatleri çeken BJP’nin Uttar Pradeş Eyaleti Başbakanı Yogi Adityanath, 2014 yılında bir mitingde, “Yüzyıllar öncesinden Müslüman işgalcilerin bizi bugün tanımlamasına izin veremeyiz.” diye belirtmişti.
Adityanath, göreve geldikten sonra Allahabad’ın ismini Prayagraj, Babri Cami’nin bulunduğu Faizabad’ı da Ayodhya olarak değiştirdi.
Haziran 2017’de hükümetinin, gelen üst düzey misafirlerine Hint kültürünü yansıtmadığı için bundan böyle Taj Mahal replikalarını vermeyeceğini açıklayan Adityanath, Hindu kutsal kitaplarını hediye edeceğini söyledi.
Öte yandan, televizyonlarda Taj Mahal’in işgal dönemi eseri olduğu için yıkılması gerektiği ifade edilirken, bazı BJP politikacıları da türbenin altında Hindu tapınağı olduğunu ve yıkılması gerektiğini belirtiyor.
Ayrıca, Yeni Delhi’de bulunan Babür sultanı Şah Cihan’ın yaptırdığı Jama Mescid’in altında Hindu tapınağı olduğu gerekçesiyle yıkılması gerektiği de dillendiriliyor. Radikal Hindu milliyetçileri, ülkede Müslümanlara yönelik nefret suçu kapsamında saldırılar düzenlerken, gerekçe olarak Müslümanların, Hinduların Gau Mata (Anne inek) dedikleri ve kutsal saydıkları inekleri kesmeleri gibi sebepler gösteriliyor.
Bir arada yaşama tecrübesi
Güvenlik güçleri çoğu zaman bu tür olaylara müdahale etmekten kaçınırken, polis tarafından olay sonrası oluşturulan Ön Bilgilendirme Raporu (FIR) eksik dolduruluyor. Özellikle internet ortamına düşen görüntülerde, saldırganların Müslümanlara “Jai Shri Ram (Tanrı Ram’ı selamlarız)” ifadesini tekrar ettirmeye çalıştıkları göze çarpıyor.
Müslüman erkeklerin Hindu kadınlarla evlenmesi ve sonrasında bu kişilerin Müslüman olmasını ifade eden “Love Jihad” sebebiyle de saldırılar düzenleniyor.
Önümüzdeki dönemde ülkemizdeki kamuoyu RSS, BJP, Hindutva, Jai Shri Ram (Tanrı Ram’ı selamlarız), Love Jihad, Gau Mata (Anne inek) ve daha çeşitli kelime gruplarının içerdikleri anlamlarla ilişkili olarak Müslümanların öldürülmesine şahit olacak gibi duruyor.
Netice-i kelam, dilleri, dinleri ve çok kültürlü yapısıyla “uzaktan” bildiğimiz Hindistan’da, yüzyıllar boyunca korunan bir arada yaşama tecrübesi, Hindutva ve Modi hükümetinin Hindu milliyetçisi politikaları altında hızla terkediliyor.
Ülkenin ilk başbakanı Jawaharlal Nehru’nun ifadelerini bugün yeniden hatırlayalım: “Müslüman azınlıklar, Pakistan’ın iddia ettiği gibi Hindistan’da barınamayacak olurlarsa bu Hindistan’ın bir millet olarak sonudur.”
yunusemrecelebi@gmail.com